kitap eleştirisi; zeytindağı
bir yıkılışın öyküsü bu kitap, güzel bir ihanetin öyküsü Zeytindağı.. ihanetin güzeli mi olur demeyin din kardeşim dediğinse sırtından vuran işte öyle güpgüzel olur hatta!
basım yılı ;2018 sayfa sayısı ;176
öyle çok etkilendim, öyle değişik hislere büründüm anlatılmaz.
Falih Rıfkı ile bu kadar geç tanıştığım için ayrı utandım; Filistin, Kanal gibi aşağıdaki(!) cepheler hakkında bu kadar az bilgim olduğu için ayrı. İttihat ve Terakkinin üç büyükleri Talat, Enver ve Cemal Paşaları Soner Yalçın kitapları ekseninde tanıdığımı fark ettim. biraz daha üç büyükler incelemesi yapmam gerektiği dersini de cebime koydum. her gencin hem de gençken okuması gereken bir kitap. okuyun ki kimlere nelere peşkeş çekilmiş bu vatanın evlatları görün. okuyup da Araplara kızanlar olmuş, onlara ne kızıyorsunuz? onlara bu kadar prim verip, Anadolu çocuklarını (boşuna çocuk demiyorum dikkat edin!) onlara kurban eden yönetimlere, yöneticilere kızın. kızın ki kimlerin kıymetini bileceğinizi görün.
çok beğendiğim bir Zeytindağı eleştirisini de buraya bırakayım farklı bir yorum daha okumak isterseniz eğer.
yazarın ağzından bütün kitabın özü ise bence şu şekilde: “ilim ve vatan adamı olunuz. hiçbiri yalnız başına, ne sizi, ne de milletini kurtarabilir.”
bir kaç alıntı bıraksam yeteri kadar açıklayıcı olur aslında;
- “Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş ne de vatanlaştırmıştık.”
- “Medine, Peygamber ölüsü ile tüccarlık eden bayağı ve ahlaksız simsar yuvalarından biridir. Her Medineli uzaklardan gelen saf saf halka, bu harap ve pis çöl köyünün taşını, toprağını, kuyu suyunu kırk defa öptüre öptüre satar.”
- “Yıllar ipleri kopan perdeler gibi, böyle birbiri ardınca inmişti. Sanki bir rüyadan ayrılmıştık ve şimdi uyanmıştık.”
- “Hiçbir tarafı yapılmamış olan bir vatanın bayrağı Kahire’ye dikilmek için havaya giden bu enerji, boş Anadolu’yu zengin ve ümranlı bir vatan yapmak için hiçbir vakit kullanılmadı.”
- “Türk, harpte kullanılmış, kıymetlendirilmiş destanlaştırılmış, sulhte ise bırakılmıştır.”
- “Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman, gözlerinin ağlamaktan yorulmuş olduğunu gördüm. Kudüs İngilizlerin elinde idi.
Oradaki son Türklerin nasıl kahramanca vuruştuklarını masanın üstünden aldığım şifreli telgraftan okudum. Kudüs’ü İsrailoğulları gibi bırakmadık. Türkler gibi bıraktık.”
keyifli okumalar! gerçi bu kitabın verdiği şey “keyif” değil!