bayan yanı,  ilk soru

ilk soru; korku

“Şu hayattaki en büyük korku `n nedir?” dedi adam.

Kadın aslında flörtöz, kendinden emin en azından o sırada öyle sanıyor. Ancak ilk defa ilk buluşmada böyle bir soru duyuyor; “korktuğun şey nedir?”. Ne kadar da dürüstlükle cevap vermiştir değil mi? Tek tek sayıp teslim etmiştir eline adamın, korkularını? Yoksa korkusuz biri gibi mi davranmıştır. Gardını alıp, örümcek ve karanlık mı demiştir?

size sorulan ilk soru neydi?

Siz hatırlıyor musunuz partneriniz/eşiniz/sevgilinizin size sorduğu ilk gerçek soruyu? Hangi bölümdensin ya da nerelisin değil kast edilen soru ama, ilk gerçek soruyu düşünmenizi istiyorum. Dönüp geriye baktığınızda neyi merak etmiş ilk? Neyi öğrenmek için heves etmiş? Neymiş derdi hayatla/sizinle?

Ufak bir yazı dizisi olacak baştan söyleyeyim 🙂 Bol bol ilk soru cevabı topluyorum çünkü, kurgular bana ait ama bilin ki buraya yazdığım her bir ilk soru yazısında geçen ilk sorular gerçek olacak ve de ilişkilerin son hali. Aradaki detay müsaadenizle bendenizin hayal gücü.

başlayalım bakalım ;korku.

“Şu hayattaki en büyük korku `n nedir?” dedi adam. “Söyle bana en çok korktuğun şey ne?”

Bir cafe burası insanların sohbet, muhabbet etmeye geldikleri, kahve içerken ufak ufak gülüştükleri oldukça hareketli bir sokakta bulunan bir cafe. Hava biraz serin ama bahçede oturuyorlar. Belki de ilk resmi buluşmaları, altı üstü bir kahve içeceğiz diye düşünüyor kadın, sohbetinden hoşlanıyor adamın yanında da kahve enfes gider diyor. Bilmiyor henüz, adam gerçekten de “enfes gider”! Bilmiyor henüz hayatında neler değişecek. Bilirsiniz ki hiç bir değişim/darbe kansız olmaz ama oraya biraz sonra geleceğiz.

İlgisini çekiyor kadının bu soru, içinden bir ses “dürüst ol” diyor diğeri “oyunu kuralına göre oyna”. Nedendir bilinmez dürüst olmayı seçiyor oysa ki henüz dürüst olmasını gerektirecek kadar done yok elinde adama dair. Neden güveniriz en baştan bilinmez. Paltosu üzerinde sıkı sıkıya sarılıyor paltoya, sıkı sıkı sarılıyor kollarına ve gerçekten düşünüyor gelmiş geçmiş tüm korkularını, korkularına sarılarak düşünüyor. Ölüm korkusunu, annesi gibi olma korkusunu, duymama ve duyulmamaya dair tüm korkularını.. Adamın bakışları kadının üzerinde, yüzünde, gözünde. Okumaya çalışıyor kadını daha kadın konuşmamışken öylesine bir merak, öylesine bir içine işleme arzusu.. Neden diye düşünmüyor kadın, neden bu kadar içimi öğrenmeye çalışıyor, neden bu içime işleme arzusu demiyor. Maalesef!

İzin veriyor adam, kadının uzun uzun düşünmesine, hatta hoşuna bile gidiyor bu kadar düşünmesi; “ben sana bakarken arkandan bir hayat akıyor” diyor. Gerçekten de öyle adamın gözleri kadının yüzüne kilitlenmiş durumda ve kadının arkasında tüm ışıltısı, cafcafıyla bir caddede insanlar, arabalar, bebek gezdirenler, köpek gezdirenler, yürüyüşe çıkmış yaşlılar akıp akıp geçiyor. Kadın ışıklar içinde kalmış bir karanlık yüz. Karanlıktan korkar mısın kadın?

ve kadın anlatıyor tüm korku `larını,

O akşam ne kadar oturuyorlar bilinmez, kadın açıyor orada tüm yüreğini adama. Korku birine nasıl anlatılır ya? Hem bir rahatlama, hem de bir garipseme geliyor kadına çünkü kimseye kolay kolay içini açan birisi değil. Güven mi demeli, yoksa bile bile lades mi bilinmez. Birisine en kırılgan, en hassas yerlerini göstermek sağlam cesaret işi ama kabul etmek gerekir. Onun bu yerlerinden seni vurmayacağına duyduğun inanç hatta umut ise sanırım biraz acınası bir hal.

Böyle başlıyor bu ilişki işte, başladığı derinlikte yürütmeye harcadıkları çabayı birbirlerini mutlu etmeye harcadılar mı orasını okurlara bırakıyorum. Bu kadının, karanlıkta simli simli bir siyah gibi parladığını ve adamın onu asla bu karanlıktan çıkarmaya niyet etmeyeceğini; onu o derin, yalnız ve karanlık haliyle seveceğini iddia ettiğini belirtip. Kadının karanlığına neden sonra tahammül edemediğini ise gene okurların hayal gücüne bırakıyorum.

netice; ayrılık.

Hem de nasıl? Sayfalarca mektup yazan, bu kadın için defterler dolduran adam, bir whats app mesajıyla ayrılmak istediğini belirtiyor. Adamın ilişkiye başlarken kadını tanımaya hatta ona nüfuz etmeye duyduğu açlık bir gün tatmin oldu da mı adam son kertede ayrılırken bu gösterdiği ilginin, nezaketin, merakın 10da 1ini bile göstermedi kadına bilinmez. Her şeyin bir adabı varsa ayrılıklar da buna dahildir öyle değil mi? Burada kadın sadece ayrılıkla ilgili şikayetini dile getirmiyor, ilişkinin seyri, ilişkide kadından, kadının ona duyduğu sevgiden emin olduktan sonra değişen erkek formuna da bir eleştiri bu bence.

Ana konumuz “ilk soru” dan yola çıkarak benim bu hikayeyle ilgili hikayeyi kaleme alan olarak bir değerlendirmem olacaksa eğer; o da adamın niyetinin belli olduğudur. Adam ne yazık ki bir kadına aşık olmak istemiş ve hikayemizin kadın karakteri tam o sırada oradan geçiyormuş. Adam büyük duygular yaşamak istemiş, kendini de buna ikna etmiş. Ama kadını ne kadar ikna etti burası tartışmalı. Çünkü kadın evet şaşırmış ayrılığın şekline ve aniliğine. Şaşırmış çünkü adamın ağzında hep büyük aşk sözcükleri, dilinden dökülen milyonlarca yemin varmış. Sanki kadını inandırmak istediği bir hal. “Yüreğim” diyor kadın burada “yüreğim bir şeylerin dediği kadar büyük olmadığını içten içe hep bildi. İçten içe hep bir kuşun tedirginliğini taşıdı.” Böyle dese de kendi duygularında aynı dengeyi tutturamadığını anlıyoruz. Adamın aşkı, sevdasından büyük. Bu yüzden kıyıcı, bu yüzden yıkıcı. Bu yüzden üzmeyi bu kadar göze almıştır değil mi? Bu kadar gözünü korkutan sebep bu mudur?

özetle;

İki güçlü karakter, iki kendinden emin insan. (mı acaba?) Başlıyorlar bir ilişkiye, birbirlerinin yaralarını keşfederek. Bu yaraları açanları öğrenerek hatta belki sarmaya niyet ederek. Ama ikisinin kafasındaki ilişki formu uymuyor. Sonra fark ediyorlar ki sevgi dilinde aynı lisanı konuşmuyorlar. Sevgiyi gösteriş biçimleri de farklı. Gel zaman git zaman adam bir gün aniden gidiyor. Çok da şık olmayan hatta kadının ona bir türlü yakıştıramadığı biçimde. O kadar çok gitmeyeceğim demiş ki kadına, gitmeyeceğine inandırmaya çalışmış ki dinlerken tav oluyor insan. Kadın bir türlü yakıştıramıyor ama laf aramızda bence bu adam tam olarak böyle giderdi; korkakça!

*Kapak fotoğrafı zhang kaiyv adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir