kitap eleştirisi; bir dersim hikayesi
merhaba,
gene değişik, çarpıcı ve ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir kitapla geldim bugün yanınıza;
kitabın adı; Bir Dersim Hikayesi
yayınevi; Metis
sayfa sayısı; 200
moderatör; Murathan Mungan
Bir Dersim Hikayesi Murathan Mungan moderatörlüğünde doğulu batılı pek çok yazarın “dersim” hakkında yazdığı hikayelerin bir araya getirilmesinden oluşan bir seçki kitap. Murathan Mungan “kendisi farkında olsun ya da olmasın bu ülkede herkesin bir Dersim hikayesi vardır. İlle de içinde olmaları gerekmez. Bazen bir ucunun kendisine değdiğini bile bilmeden yaşayıp gitmişlerdir,” diyor önsözde. önsözden ayrıca bahsetmek gerekir, ki başlığı “Süt, Kan ve Kelimelerin Kemikleri”, Mungan yazarların kendi dersim hikayelerini yazdıklarını ve bunların önceden yazılmış yazılardan derleme değil de bu kitap için özellikle kaleme alındığını belirtiyor ve “ortak bir tema üzerine” çeşitlemeler olarak adlandırılabilecek öykülerden oluşmaktadır diyor.
Konu hakkında önyargısı olanlar için okuması zor gelebilir çünkü her yeni hikaye meselenin insani tarafında duran birisi için birer tokat niteliğinde. O kadar etkilendim ki gece okumaları uyku öncesi sıkıntı oldu bana; gözümün önünden gitmeyen görüntüler oldu. ki olması da lazım biraz ders almamız, biraz empati yapmamız, biraz başka insanların acılarını hissetmemiz lazım.
Kitapta dikkatimi çeken bir diğer nokta da mahallenin dışındaki yazarların yani olaya dışarıdan bakan yazarların yazdıkları hikayelerde hep bir dersimli nene/dede figürüyle hatta mümkünse yazarın dadısı olacak şekilde okuru cok zorlamadan, benzer hikayelerle yola çıkmaları oldu. Dersimin kayıp kızları sözüne atıfta bulunarak bu kızların bu yazarların hikayelerinde hep dadı olarak tahayyül edilmesine aslında şaşırdım ama bu da o topraklarda yaşamayan yazarların ortak dili konusunda bir uyarıcı oldu benim için. Oysa o topraklardan gelenlerin hikayelerinden yansıyan acı bambaşka idi, okudukça baş etmekte zorlanıyor, bu topraklarda bunca acının yaşanmış olmasına şaşırıyor insan. yaşanan acı haricinde de pek bir ortak karakter yok. gene Mungan diyor ki önsözde, “her geçen gün biraz daha öğreniyoruz bu topraklarda her inkarın ardında yakın ya da uzak tarihli bir toplu mezar yattığını…toprağa yalnızca ölülerin değil, hakikatlerin, dillerin, kültürlerin gömüldüğünü..”
benim çok moralimi bozmuştu bu kitap, resmen üzüldüm okurken ve konu hakkında ne kadar eksik olduğumu daha fazla kaynaktan okuma yapmam gerektiğini fark ettim. ve konunun iki tarafında duran yazarlardan da tarih kitapları edindim okumak için. evet bir tarih kitabı değil ama tarihteki acılara tanıklık eden bir kitap. tarih kitaplarından okuduğumuz olayları roman, hikayelerle de desteklemeliyiz ki olayların arasında insanların ne yaşadığını hissedebilelim. çünkü bir acıdan haberdar olmak başka bir şey, o acıyı iliklerinde hissetmek başka bir şey. okuyun lütfen, hissedeceksiniz.