oyun eleştirisi; Oyuk.
Tek kişilik oyunları izleyene de oynayana da zor bulurum genelde ama Oyuk var ya Oyuk! İçimizi oydu resmen.
Geçtiğimiz hafta izledim Oyuk`u. Ama hakkında bir şeyler yazabilmek için üzerinden biraz zaman geçmesini bekledim. Çünkü bazı şeyleri dile getirmek, yazıya dökebilmek için pişirmek gerekir diye düşünüyorum. Okuduğum bazı kitaplar hakkında da yorum yapmak için önce sindirmeyi beklediğim olmuştu. Oyuk da sindirilmesi gereken bir eser.
.
künyesine bakalım;
Oyun Tiyatrolog Akademi `nin bir oyunu. Kendi black box sahnelerinde sergilediler. Oyunun yazarı Özlem Erben, yönetmeni Çağrı Turnalı ve role can veren Hülya Savran Düzarkış. Yönetmen aynı zamanda tiyatronun da kurucusu. Genel olarak baktığımda, tiyatro olarak bir derdi olan, sert oyunları oyunları sahnelemeyi tercih ettiklerini söyleyebilirim. Instagram hesapları burada.
içimizi oydu Oyuk!
Oyuna gelirsek eğer; Oyuk gerçekten de içimizi oydu! Tanıtım yazılarında hayatın yüklerini taşımakta zorlanan Zeliha `nın ilgisiz, sorumsuz bir koca gölgesinde kaybolan kızı Müesser `i arama hikayesini izleyeceğimiz yazılıydı. Eve arada sırada uğrayan bir adam, kızı kayıp olduğu için her gün karakolda, amirin başında nöbet tutan bir kadın. İlgi çekici ve izlenebilir geldiği için hemen aldık biletleri. Oyuncuyu daha önce Karanlık Kutu oyununda neşeli, civelek bir kadın rolünde izlemiş ve sempatik bulmuştum zaten. Bu oyuna da aslında sempatik oyunculuğunu hayal ederek gitmiştim. Ne yanılgı ama! Kadın bir antikahraman çıktı!
Sahne geçişlerinde oyuncuya destek atan tek şey ışık. Işık değiştikçe Zeliha`nın farklı farklı yönlerini keşfediyor seyirci. Her ışık geçişinde geçmişte yaşadığı bir iğrençliği aktarıyor seyirciye. Tacizler, tecavüzler, hırsızlıklar, cinayetler.. Oyun açıldıkça artan kavrayışımız..
Tam olarak interaktif bir oyun denilemez ama oyunda dördüncü duvar yoktu, yani çocuğunun fotoğrafını izleyicilerin burnuna dayayıp sorduğu da oldu. Seyircilerin tam arasına gelip anlattığı hikayeye dahil ettiği de. Black box tiyatronun da ruhu odur ya biraz; kadının aldığı nefesi, ağzından çıkan tükürüğü yüzünde hissetmek!
bundan sonrası Oyuk spoiler!!
O kadar etkilendim ki Zeliha karakterinden.. Yaşadıkları, evladını gözünde yaşla arayışı.. Katmer çiçeği gibi gözümüzün önünde açılan bir oyun izledik. Oyun gerçekten de kızını aramak için gittiği karakol ile başladı. Başlarda gerçekten de evladını arayan bir kadın vardı sahnede. Oyun katman katman açıldıkça, yüzümüze ufak ufak tokatlar inmeye başladı. Her bir sahne geçişinde yeni bir şey öğrendik Zeliha hakkında. Zeliha ve çocukluğu, Zeliha ve ailesi, Zeliha ve evliliği, Zeliha ve evladı… Bir yerden sonra tokatlar çok sert darbelere döndü benim için.
Çocukluğunu düşündüğümde şu an bile boğazım düğüm düğüm oluyor. Zeliha küçük yaşlardan itibaren babası tarafından istismar edilmiş bir çocuk. Annesi tarafından ise ihmal. Bildiği halde göz yumduğunu anlıyoruz Zeliha`nın annesine içindekileri haykırdığı bir sahnede. Annesiyle hesaplaşma sahnesi, o sahnede kullanılan kelimeler yüreğime oturdu. Bilirsiniz anneliğin kutsal olmadığını savunurum her zaman ama bu kadar iğrençleşmesini de kabul etmiyor dimağım.
Bir sonraki sahnede kocasını öldürdüğünü anlıyoruz, kocasıyla hikayesini anlatırken içimiz kalkıyor. Yaşadığı iğrenç çocukluğa rağmen nasıl güzel bir anne olma çabasına girdiğini görüyoruz. Kızını neler pahasına korumaya çalıştığını.. Asla görmediği bir anneliği evladına göstermeye çalışmasını gene gözlerimiz dolarak izliyoruz. Çoğul konuşuyorum evet çünkü oyunu tek başıma izlemedim. Ve yanımdaki herkesin benzer reaksiyonlar gösterdiğini gördüm.
Bir sonraki sahnede başka cinayetler de işlediğini anlıyoruz! Toplumun kanayan yarasına kendi bulduğu çözümle parmak basıyor Zeliha. İçimizden “oh olsun” derken yakalıyoruz kendimizi, adalet diyoruz yerini buldu! Toplumsal adalet anlayışımıza bireysel olarak darbe indirdi kadın. Tüm değer yargılarımı ve etik olarak “insanların yargılanması gerekir”, “adalet önünde suçlu bulunması gerekir” vb hümanist cümlelerimi çöpe attım resmen. Ohh dedim iyi yaptı!
sonuç olarak,
Oyun gerçekten çok sert bir oyun arkadaşlar! Tanıtım yazısına “gerçek yetişkinler için” ibaresi koymuşlar, +18 uyarısıyla beraber. Babası tarafından istismara uğradığı sahneleri oturduğu, oyunun tek dekoru olan sandalyesiyle canlandırdı oyuncu. Hayatına başka iğrençlikler katmak için girmiş insanları da gene aynı sandalye sayesinde verdi bize. Tek bir sandalye, ışık ve harika bir oyunculuk izledik Oyuk boyunca.
Hayatın gerçeklerine kulaklarını kapatmayıp bunlarla yüzleşmeye hazır olan tüm yetişkinlere tavsiyemdir. Travmatize çocukluk anılarınız varsa tetiklenme ihtimali olabilir sadece. Onun haricinde efsane bir oyun, efsane bir oyunculuk izlemek için tereddüt etmeyin.
.
.
*Yüzleşmekten korkmayanlar için çocuk susar sen susma yazım burada,
*Yüzleşmekten korkmayanlar için pek çok istatistiki veriyi içeren bir köşe yazısı burada.